guzerıpl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
guzerıpl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ekim 2011 Cumartesi

Maykop'ta 1 Haftalık Ramazan Bayramı Gezisi







         Uzun yıllar süren soğuk savaş dönemi yetmiyormuş gibi,12 Eylül 1980 deki askeri darbe tarafından derneklerimizin kapatılmasından dolayı, son derece örgütsüz ve çok hazırlıksız yakalandığımız, 1989 yılında Sovyetler Birliği dağıldığından beri, diasporada yaşayan birçok Kafkas kökenli insan gibi benimde anavatanı bir kez bile olsa görme umudum canlanmaya başlamıştı. Daha sonraları kurulmaya başlanan dernekler kanalıyla, Anavatandaki cumhuriyetler ile oluşturulan bağlantılar sayesinde "Dönüş"  hayalleride gerçekleşmeye başladı.1993 yılında Kafder tarafından derneklere gönderilen bir yazıda çifte vatandaşlık başvurusu için oraya gitme şartı kaldırılmış olduğu bilgisi doğrultusunda gerekli evrakları tamamlayıp Kafder'e göndermeme rağmen konuyla ilgili hiç bir gelişme olmaması ve bu evrakların akıbetinin belirsiz kalması uzun bir süre hayal kırıklığı yaşamama sebep olmuştu. 
              Hayalim; Anavatana dönmek, varsa oradaki akrabalarımı bulmak, orada aile kurmak, yaşamımın kalan kısmını orada idame ettirmek ve en önemlisi oraya katkı sağlayacağını düşündüğüm bazı şeyleri orada hayata geçirmekti.(My Blog List)
              2011 İlkbaharında Güney Marmara Kafkas derneklerinin Bandırma Kuzey Kafkasya Kültür Derneği'ne verdiği, Kafkasya'ya gezi düzenleme görevine istinaden bu derneğimiz, Ramazan Bayramı tatilini orada geçirmek isteyen bölge sakinlerinden oluşan 38 kişilik bir kafile  oluşturarak 28 Ağustos- 2 Eylül 2011 tarihleri arasında benimde katıldığım bir gezi gerçekleştirdi. Kafilemiz gerçekten çok saygıdeğer ve nezih insanlardan oluşmuş ve gezimiz  hiç problemsiz bir şekilde sonuçlandırılmıştı. Bu vesileyle  gezimizi düzenlemekte büyük emeği olan Bandırma  K.K.K.Derneği Başkanı  Sayın (Adza)Namık Nart'a teşekkürlerimi sunuyorum. Temennim odurki; Bu ilk olmuştur ve geleneksel hale getirilerek her müsait zamanda  tekrarlanır.


Sabiha Gökçen'de
Sabiha Gökçen Havalimanında iftar


28 Ağustos 2011-Pazar

                 Uzun yolculuklardaki tecrübem sayesinde yola rahat bir kıyafetle çıkmayı tercih ettim. Biraz tuhaf gibi gelebilir ancak eşofman giydim, yol kıyafeti olarak.
Saat 14:00 da Bandırma'dan İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanına hareket eden özel olarak kiralanmış otobüsümüz çok keyifli bir yolculuktan sonra 18:00 da bizi havalimanına ulaştırdı. Gidiş yolculuğu Ramazan ayı içinde olduğu için kimimiz seferi idik,  oruçlu olanlarımız ise İftarı havalimanında yapmak zorunda kaldılar. İşlemlerimizi tamamlayıp uçağa binmemiz saat 22:00 cıvarında idi. Bu 5. uçuşum oluyordu ve böyle bir şey görmedim. İki saatlik uçak yolculuğunda ikram diye bir şey yok.Herşey parayla. Sözde uçak yolculuğu yaptık. Otobüslerde!!! Pardon köy minibüslerinde  bile yolculuk  daha kaliteli.
 Bu yolculuk esnasında güzel şeylerde  olmadığı söylenemez. Kafilemiz Tağematelerinden (Neşuko)Cihat Beyin köylüsü olduğunu öğrendiğimiz, babası Maykop'ta cafe işletmeciliği yapan Neris isimli genç ve güzel bir Adığe pşhaşşenin tesadüfen bizimle aynı uçakta oraya gidiyor olması, kafilemize yakın ilgi ve alakası ile, gümrük geçişinde ihtiyaç duyan herkese tek tek yardımcı olarak, işleri kolaylaştırması kafilemiz açısından bir şans olmuştu.



Uçakta giderken




29 Ağustos 2011-Pazartesi(Arefe)

               Krasnodar havaalanına indiğimizde yerel saat 01:30 idi. Piste iner inmez ilk dikkatimi çeken şey, hiçbir yerde görmediğim kadar çok özel jetler sıra sıra dizilmiş olmasıydı. Bu küçük denebilecek havaalanında bu kadar çok özel jet olması şaşırtıcı oldu elbettte. Demek burada ekonomik geçim standardı benim tahminimden çok yüksekmiş.Tur operatörümüz Osman bey tarafından kafile başkanımız Namık beye daha önceden verilen bilgi gereği havalimanındaki işlemler için acele etmememiz istenmiş, ve bizde önce rus vatandaşlarının işlemlerini bitirmesini beklemiştik. Bu psikolojiyi bilen bilir. Hangi ülke sınırlarında olduğunuza göre ya süt dökmüş kedi, yada aslan parçası olursunuz. Zaten gece yarısı idi ve acele etmenin bir anlamı da yoktu. Ruslar işlemlerini tamamladıktan sonra bizde rahat bir şekilde gümrükten geçtik ve Allahıma bin şükür olsun ki, ata topraklarına ayak basma mutluluğuna erişmiş olduk. Yere öyle bir basıyorum ki, sanki kök salıyorum toprağa. Oradaki köklerimle buluşmak istercesine...Öyle bir nefes alıyorum ki her seferinde, sanki oranın bütün havasını ciğerlerime doldururcasına... Hiçmi hiç yadırgamıyorum bulunduğum yeri. Sanki binlerce yıldır burada yaşamışım ve hep buraya aitmişim.
-"İşte burası senin vatanın"  diyorum kendi kendime. "Gelemesende göremesende senin başka vatanın yok. Sen buraya aitsin..."
Bizi Maykop'a götürecek otobüsü  beklerken herkes pürneşe bir muhabbet bir espri herkes birbirine. 
Dıguh pşhaşşe  Yıldız 
-Şapsığ Abi! Hadi iyisin. Geldin sayılır vatanına.  Az kaldı.
- Hah hah hah.Asıl buraları benim vatanım. Şu anda vatan topraklarına ayak basmış bulunuyorum. Benim dedelerim Kuban bölgesinden sürgün edilmişler.  Tarihi kaydedin biryerlere. "Şapsığın Krasnodar'a ayak bastığı gün" diye...
-Eeeee madem öpsene toprağı. Hani filmlerde olur ya...
-Yaaa öpecemde... Her tarafı fayansla kaplamışlar, Şhapsığo toprağı öpemesin diye :)))..
Bir müddet sonra otobüsümüz geliyor ve yaklaşık iki saatlik bir yolculuktan sonra Maykop Haçeş'te üç bekar arkadaş olarak 307 nolu odaya yerleşiyoruz.



Haçeş Maykop Oteli


                    İçimizde en yaşlı ben olduğumdan Adığe Khabze gereği baş köşedeki yatağı bana bırakıyorlar ve kendileri kapıya yakın yatakları paylaşıyorlar. Yatakları derken odamız gerçekte iki yataklı. İkinci yatak (Guğoj)Ümit adlı oda arkadaşımıza düşerken, (Tlışe)Özgür'e kapının yanındaki üç kişilik koltuk kalıyor yatak olarak. Banyolarımızı alıp uyku moduna geçiyoruz.
Maykop'un o tertemiz havasında, kısa sayılabilecek ancak deliksiz bir uykudan, son derece dinç bir şekilde uyanıyoruz. Musluktan akan o demir gibi suyla el-yüz temizliğinden sonra, yolculuk esnasında sahur yapamadığımdan dolayı kendime oruç tutma konusunda güvenemediğim için seferi olmaya karar veriyorum ve ilk kahvaltımızı Dışeps Cafede yapıyoruz. Burada bizi bir sürpriz bekliyormuş meğer. 1990 yılında derneğimizin kurulmasında öncülük ederek büyük özverilerle bize bir dernek kazandıran, daha sonra "Anavatana Dönüş" yaparak toplumsal hizmetlerine burada devam eden değerli thamatemiz Sayın (Meşfeşşü)Necdet Hatam bu ilk kahvaltımızda kafilemizi  ziyaret ederek bizleri onurlandırıyor. Birde Tlışe Doğan Beyle tanışıyoruz. Benim hayalimi yıllar önce gerçekleştirmiş olan.
                 İkisinden de gerekli bilgileri alıyoruz Adıgey ve özellikle Maykop hakkında. Adıgey Cumhuriyeti'nin, dolayısıyla Adıgeleri diğer toplumlardan ayıran karakterini ortaya çıkaran bir özelliğini öğreniyoruz. Oda şu; ne kadar vefakar oldukları... Diğer   tüm eski sovyet cumhuriyetlerinde yıkılan Lenin heykellerinin, hala yıkılmamış olduğu tek Sovyet Cumhuriyeti Adıgey.


Lenin Meydanı
(Maykop'ta gezerken iki  ayrı yerde gözlerimizle şahit oluyoruz buna) Bu da Adğelerin, adeta bir meşe ağacı gibi her daim dik durabilen, esen rüzgara göre her yöne eğilmeyen özelliğini teyid ediyor kanımca.













 










Şheguaşe Nehri
Maykop şehir parkı


                     Bugün Maykop'u tanıma günümüz. Daha ilk günden farkı farkediyorsunuz. Tam bir Avrupa şehri. Her taraf tertemiz. Çok geniş kaldırımlar ve yollar. Yollar adeta cetvelle çizilmiş gibi dümdüz gidiyor. Bir caddenin başından baktığınızda sonunu görebiliyorsunuz çoğu yerde. Kaldırımların yol tarafında büyük yabani kestane ağaçları dizili. Türkiyeden giderek esnaflık yapanlar hariç, kaldırımları işgal eden ne bir işyeri, ne bir araç, ne de Tibet Öküzü gibi kaldırım ortasında yayaların geçişini zorlaştıran kimse göremezsiniz. Burada herkes toplumsal yaşam kurallarına azami şekilde riayet ediyor.
( Umarım Adıgey yetkilileri bu durum yaygınlaşmadan gerekli önlemleri alırlar.  Yoksa ileride Türkiyedeki gibi önü alınamaz bir rezalet oluşabilir orada da.)
              Binalar son derece bakımlı ve de hoş.  Göz zevkinizi bozacak hiç bir şey yok ortalıkta. Herşeyde estetiğe büyük önem verildiği  aşikar. Bayanlarını hiç sormayın. Herbiri seyrine doyum olmayan birer estetik abidesi. Otelimizle kahvaltı yaptığımız yerler arasında  yaklaşık 200-250 metre mesafe var. Trafik ışıkları bile olmayan bir yoldan karşıdan karşıya geçerken, araçlar 5- 10 metre kala duruyor ve size yol veriyor ki, ışıkları olan yerleri siz düşünün. Parklarda gezerken merkezi yayından yapılan  Kafkas müziği geliyor kulağınıza. İşte! Vatanınızda olmanın karşı konulmaz mutluluğu... Bir bakıyorsunuz Kafkas müziği eşliğinde Adğe gençleri Adğe gegu yapıyorlar hemen oracıkta. Derken rus müziği, hatta  batı müziği çalınıyor akabinde. Işıklı havuzların sularıda, danslarıyla eşlik ediyor gençlere. Bir bankta otururken yanınızdan geçen küçücük çocukların bile Adğebze konuşmalarına şahit oluyorsunuz büyük bir memnuniyetle.

             Birde buraları ecnebi memleket zannedenler için belirtmeden geçemeyeceğim birşey var elbette. Burada gayet güzel ve büyük  Camiiler  var. Beş vakit ezan okunan ve namaz kılınan. Maykop'un neresinde olursanız olun, ezan sesini duyabiliyorsunuz. Namaz kılmak size kalmış...





Şehrin görülmesi gereken yerlerini gezdikten sonra  Milli Müzeyi de ziyaret etmemizi sağlıyor mihmandarlığımızı yapan Necdet abimiz. Aslında tadilatta olmasına rağmen ziyaret etmemize izin veriliyor. Burada tarihimizle ilgili çok değerli bilgilerle donatılıyoruz yetkililer tarafından.
(Maykop'a gidenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir yer.)

Adıgabze Kur'an


Идз(ы) Пае Ун(э)= Yidz(ı) Paye Wun(e): Dışarıya kuru olarak çıkmak için oda
Идз(ы)=Yidz(ı): Kuru olarak dışarıya atılmak(çıkmak)
Пае=Paye:için(bağlaç)
Ун(э)=Vun(e):Ev,Oda 
Bu isimdende anlaşılacağı gibi, Kafkasya'da "Yispevun" adıyla bilinen ve  dünya literatüründeki  adı "Dolmen" olan bu yapılar, ani bastıran yağışlarda ıslanmaktan kurtulmak, yağış kesildikten sonra kuru bir şekilde dışarıya tekrar çıkabilmek,avcılar veya çobanlar tarafından sürekli yanında taşıması zorluk çıkartan gıda türü şeyleri gerek  olumsuz  hava şartlarından, gerekse yabani hayvanlardan  korumak   amacıyla Neolitik çağlarda yaşayan atalarımız tarafından tasarlanmıştır.





 









30 Ağustos 2011-Salı(Ramazan Bayramı)

               Eveeeeeett!!! Bu gün Ramazan Bayramı...İlk başlarda hiç bitmeyecekmiş gibi gelen 11 ayın sultanı bizden ayrılıyor bugün. Nasıl geçtiğini anlamadan. Artık tutanda bir tutmayanda.
Sayın abim (Tlışe)Sadullah sabah erkenden kapımızı çalıyor, bayram namazına hazırlanmamız için. Ümit  zaten kalkmış ve banyoda. Sonra Özgür de banyoyu kullanıyor. Ben onları beklerken tekrar uykuya dalıyorum ve onlar çıkıp gidiyorlar. Yeniden uyanıyorum ki vakit epey ilerlemiş. Treni kaçırdığımı düşünerek ağırdan alıyorum. Meğer, neler kaçırmışım neler... Camiiye giden arkadaşların anlattığına bakılırsa (hani birilerinin kurmaya çalıştığı o) "Medeniyyyyetler İttifakı" burada çoktaaaan fiilen kurulmuş bile. Bayram namazına Adıgey devlet erkanı, müftüler, imamlar, papazlar,hahamlar,adıgeler,ruslar,araplar,zenciler... Her ırktan,her milletten her dinden insan iştirak etmişler. Ben hariç. Tabii nede olsa ittifaklar üstü bir Şhapsığo olduğumuzdan:))
Bir güzel haber de, bu bayram ilk defa Ramazan Bayramı resmi tatil olarak kabul edilmiş Adıgey Cumhuriyeti'nde.

Maykop Camiindeki Bayram namazı video görüntülerini izlemek için alttaki linkini tıklayınız..
http://www.facebook.com/vahdettin.bayram#!/photo.php?v=2378676868453

               Bayram namazına gidenler döndükten sonra, kafile olarak bayramlaşmak amacıyla otelimizin hemen yakınındaki Tetiy Cafede toplanıyoruz. Kafilemizdeki çocuklar türkiyedeki görgü kuralları gereği büyüklerin elini öpmeye çabalıyorlar, ancaaak burada Adğe Khabze geçiyor ve el öptürülmüyor. Çocuklar son derece şaşırıyorlar bu duruma. Ayrıca herkese ismiyle hitab edilmesi gerektğini,anne,baba, abi, abla,amca,dayı gibi sıfatların, bizde kullanılmadığını da  öğreniyorlar.  Budaaaaa en çok her daim küçük kardeş muamelesi görmekten muzdarip Simoş'un(Smara) hoşuna gidiyor.





Bayramlaşma faslı biter bitmez herkes kahvaltısını yapıyor ve programda Mafekhable köyü gezisi olduğundan otelin yanında bizi bekleyen minibüslerle  Mafekhable köyüne hareket ediyoruz. Köyde ilk duraığmız  köyün Camiisi. Burada bize içecekler ikram ediliyor ve gezi organizatörümüz Osman bey tarafından köy hakkında bilgilendiriliyoruz.
                 Mafekhable Maykop'un 4 km. kuzey-doğusunda hemen anayol kenarında. 1 Ağustos 1998 de Yugoslavya'dan dönüş yapan Adığeler için kurulmuş bir köy. Bu nedenle "1 Ağustos" Adıgey Cumhuriyeti'nde "Dönüş" günü olarak kutlanıyor. Fakat daha sonra diasporadan dönüş yapanlara buradan  1.5 dönüm ücretsiz arsa vermeye başlamışlar. Şu andaki durum ise, sadece 750 metrekare arsa ücretsiz olarak veriliyor ve siz evinizi kendiniz inşa ediyorsunuz. Bölgede gayrımenkul fiyatları müthiş bir hızla artıyormuş. Maddi gücü olanların 2014  Soçi Kış Olimpiyatlarından önce buradan gayrımenkul almaları  faydalı olacaktır. Olimpiyatlardan sonra bölgeden gayrımenkul almak aşırı derece pahalı olacağı kesin. 




 
                      Köyün çevresini  şöyle bir turladıktan sonra Camii yanında bizi bekleyen minibüslerle tekrar Maykop'a  dönüyoruz. Yolda,  hediyelik eşya alamayı düşünenlerin talebi üzerine Maykop'ta Adıge Wune adında hediyelik eşya satış yerine gidiyoruz. 38 kişilik bir kafile için çok küçük bir yer. Satış elemanları tam şok içindeler.Kimin sorusuna ne cevap vereceğini şaşırmış haldeler. Üstelik dil problemi de var. Burada benim için yeni bir hayal kırıklığı daha.... Hiçbir yerde bulamadığım  Kendi Adğe Tlekoatsemiz olan Ş'erenko çipkhesini burada da maalesef bulamıyorum. Hiç olmazsa babaannemin sülalesi olan Pşewu olsa... o da yok. Bari anne tarafından biri olsun.. Şowgen yok işte yok yoook.Oda yok.  Haa anneannem Şheguaşe. O var ancak, bir tanecik kalmış. Onu da  değerli wunekoşum kardeşim Aran'ın alması daha uygun düşüyor ve o satın alıyor.  Küstüm işte hiçbir şey almıyorum:))
                      Her ne kadar ben birşey almasamda, diğer arkadaşlar uygun buldukları birçok hediyelik eşya satın alıyorlar. Herkes alışveriş işini tamamladıktan sonra Osman bey bizi merkez dışında başk bir çarşı olan Çemüşö  bölgesine götürüyor ve oradaki çarşı hakkında bilgilendiriyor. Hem bayram tatili olduğundan, hemde mağazaların kapanış saatinden sonraya kaldığımız için  açık mağaza bulamıyoruz. Vakit hayli ilerledi akşam olmak üzere, offff hemde acıktık. Eee şimdi nereye gidilir? Tabiki önce otele, sonra da hangisinde yer varsa ya Tetiy, yada Dışeps Cafede akşam yemeğine. Ve ardından bu Şhapsığo alemlere akıyor:)))

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Subscribe Now: standard

Translate