6 Haziran 2024 Perşembe

Düzce Ayaklanması 13 Nisan-25 Mayıs 1920

Gönderen Шlэрэнкъо







15 Mayıs 1919 da İzmir'i işgal eden Yunan ordusuyla hiç vakit kaybetmeden mücadeleyi başlatmış olan Ethem Bey, küçük/büyük ayaklanmalar dışında,  İşgalci İngiliz ve Ankarada'ki işbirlikçilerinin Ethem Beyi bertaraf etmek amacıyla tezgahladığı 1. Aznawour ayaklanmasıyla başlayan 3 büyük ayaklanmayı da hiç umulmadık bir şekilde bastırmayı başarmıştır. Ayaklanmanın bastırıldığını ve Bandırmaya geleceğini öğrenen Yunanlılar kaçma hazırlığı yaparken, diğer taraftan  Bandırmada  Müslüman ahaliyi Haydar Çavuş Camiine toplayıp yakma girişimi içerisindeydi. Durumdan haberdar edilen Ethem Bey Akçapınar Köyünden arkadaşı Hakupako Yusuf Sungur ve üç diğer kişiyi görevlendirdi. Her attığını vuran cengaverler on dakikada tüm Yunan askerlerini vurarak milleti yakılmaktan kurtardılar.

 Bilahare Ethem Bey Bandırma'ya da uğrar ve ayaklanmanın iç yüzünü öğrenmek için soruşturma başlatır.
Mihaliç'in Karayan(Sultaniye) eşrafından varlıklı Arnavut ailelerin Aznavoura çok yüklü miktarda maddi yardım yaptıkları bilgisine ulaşır. Ethem Bey bir ekip kurarak Karayan'a gönderir. Red-di İlhak mücadelesi verdiklerinden dolayı asıl kendilerine maddi yardım yapmaları gerektiği yönünde talepte bulunan birde mektup gönderir. Birde tembihler;
-Eğer para olmadığını falan söylerlerse dikkatli olun. Eski hasır-kilim yayılı görürseniz ortasına şöyle dipçikle vurun. para varsa orada gömülüdür.
Tam da dediği gibi para olmadığını Aznavourun zorla bütün paralarına el koyduğunu söylerler.  ancak evlerde yapılan aramalarda odaların ortasına gömülmüş çömleklerin içinde altın dolu olduğu tespit edilince ev sahipleri derdest edilerek yargılanmak üzere Bandırmaya getirilir.
Ne var ki Arnavutların Yefendi Ahmet Beyin kendi gibi El Ezher mezunu olan, cuma günleri hutbe vermesi için köyden Haydar Çavuş Camiine özel koruma eşliğinde faytonla getirilip götürülen biraderi Yefendi Hacı Murat Bey ile t
anışıklıkları vardır.

Yefendi Hacı Murat Bey
                                               

 Yefendi Hacı Murat Beyi araya sokarak affedilmeleri konusunda Ethem Beye baskı yapılmasını isterler. Yefendi Hacı Murat Beyde ağabeyi Yefendi Ahmet Bey gibi Ethem Beyin babası Pşışawko Ali Beyin yakın dostudur. Pşışawko Ali Beye oğlu Ethem Beyi ikna etmesini rica eder. Pşışawko Ali Beyin oraya gelip devreye girmesi üzerine, Ethem Bey çaresiz kalır ve bir çıkış yolu bulmak için Yefendi Ali Bey ile odadan dışarı çıkarlar. Ethem Bey sorar;
-Napıcaz şimdi? Biz bunları yargılamamız lazım. 
-Vollehi Ethem! Biliyorsun bizde büyüklerin dediği olur.
-O zaman şöyle yapalım. Sen Kaymakamlık  yetkinle onları serbest bıraktırmış ol. Ben onların işini yolda bitiririm. Onlar şimdi güle oynaya köye döneceklerdir.
-Tamamdır. Oldu bu iş. 
Tekrar odaya dönerler. Yefendi Ali Bey sözüm  ona Ethem Beyi azarlayıp  Arnavutları serbest bırakmaya razı eder.
Ethem Bey serbest bıraktığı Arnavutları takibe aldırır. Akçapınar Köyü altında Kanlıhana geldiklerinde Arnavutlar boğularak öldürülür.

2. Anzawour ayaklanmasını da bastıran Ethem Bey, gerek bu ayaklanmaya destek verenleri, gerekse  bu ayaklanma esnasında Emre Köyü'nde babası Ali Bey'in çiftliğini yakanları da tespit ederek hepsinin cezalarını vermiş, gerekli misillemeyi yapmıştı. Düzce'de Sefer Berzek ayaklanması başlayalı da iki hafta olmuştu ki...

Bu kötü gidişattan duyduğu rahatsızlıktan dolayı Ethem Beyin soydaşlarına yazdığı aşağıdaki çağrı mektubu 
Cengaver Çerkezler!...

Asırlardan beri Dinine, İslam Halifesine sadakat göstermekle maruf, cesur ve kahraman kan kardeşlerime hitabediyorum;
Kafir düşmanlardan gördüğü zulüm üzerine senelerce evvel Osmanlı Hakan'ının al ve nurlu Sancağının saye-i feyz-ü felahına kabul olunmuş olan biz Çerkezler, vatan-ı Osmani'nin itilası ve hevası namına pek şanlı hizmetler ifa ettik. Ruslar'la, Nemseliler'le, Bulgarlar'la, Sırplar'la, Karadağlılar'la yapılan muharebelerde en ön saflarda bulunarak, besalet ve hamasetimizle düşmanlarımızı hayretlere garkettik.
Atlarımızı daima düşmanlarımıza karşı oynattık. Hiç bir küffar hükumeti'nin idaresini tavan tanımadık.
Moskof Çarının cebr-ü kahrına uğradığımız zaman bize şefkatle topraklarını açan Osmanlı ve Müslüman Diyarı'na geçtik.
Senelerden beri bu mukaddes topraklarda hertürlü esbab-ı istirahatımız müemmen bir halde yaşıyoruz.
Bu gün bizi analarımız babalarımız gibi muhabbetle, merhametle, büyütmüş olan bu mukaddes ve mubarek toprak Allah'ımızın, Dinimizin, Camilerimizin, can kan ve dava kardeşlerimizin düşmanı olan İngiliz, Yunan, ve birlik olmuş küffar canavarların tecavüzüne maruz bulunmakta.
Senelerce uğruna kan döktüğümüz, kılınç salladığımız Halife ve Padişahımız hunhar İngilizlerin esareti altındalar... Menazır-ı latifesiyle, ciyadet-i havasıyla cevami-i aliyesi ile darülfünun'uyla, mektepleriyle meşhur-u cihan olan Hilafet makamlarımız, küffar işgal-i askeriyesi altında inliyor.
Padişahımızın askerleri silahsız bırakılıyor. Veliahtımızın konağı kuşatılıyor kadınlarımızın, kızlarımızın, fotografları alınıyor.
İngilizler evlere giriyorlar milletin ırzına tecavüz ediyorlar.
Ey Necip milletim!...
Ey secaatiyle, biniciliğiyle, dünyaya korku saçan asil milletim!
Dininin tahkir olunduğu bu saatta, düşmanı küffar'a karşı isyan etmeyeceğizde ne edeceğiz?
Bugüne kadar küffar tahakkümünün, İngilizi Yunanı birleşen yetmiş küffarın tahakkümünün ne olduğunu bilmediğin için bu melun hükümetlere karşı lüzumu derecede gayz ve kin gösterelim.
Fakat benim gibi anası, babası, öz Çerkez bir kardeşinizin suzişli hitabını okuduğun ve işittiğin zaman, aslan kanının galeyan edeceğine eminim... Eminim ki, bu dakikadan itibaren İngilizler'i, Yunanlılar'ı, işgalci küffarı yok etmek için and içeceksin.
Öyle ise haydi atına bin bu alçak Dini İslam düşmanlarına karşı uç. Allah'ın ve Peygamber'in intikamını al?

26 Nisan 1920                                                 Çerkez Ethem


Düzce/ Safer Berzek Ayaklanması

    Pşışawko Ethem  Bey her ne kadar bir an evvel cepheye dönmek istese de buna izin verilmiyor, rica minnet karşısında çaresiz Düzce'ye hareket etmek zorunda bırakılıyordu. 
Bu arada eller keyifle ovuşturuluyordu. Çünkü, sadece bir günde 4000 kişilik silahlı bir sözde ayaklanmacı hazırlanmıştı. Zaten savaş yorgunu, yüzlerce kilometre yol kat etmiş, üstelik birde isyancılarla mücadele etmiş bir kuvvet kolayca tepelenebilirdi. Fakat hiçte öyle olmadı. Kuvva-i Seyyare Hendek'e vardığında Ethem Bey telgrafhaneye çağrıldı. Sefer Berzek tarafından çekilen telgrafta kendisine iki gün müsaade etmesini, Ankara ile haberleştiklerini , anlaşmaya varmak üzere olduklarını ifade ediyordu. Ethem Bey bu durumdan memnun olmuş ve iki gün mühlet vermeyi hemen kabul etmişti. Tam telgrafhaneden çıkmıştı ki, Düzce'deki telgraf başındaki operatörden acil bir telgraf geldi. 
- Bunlar size yalan söylüyor. Sakın inanmayın. Size tuzak kurmak için zaman kazanmaya çalışıyorlar. 
Hendek'teki telgraf operatörü Ethem Beye yetişerek bu yeni telgrafı takdim ediyor. Ethem Bey birliklerini Hendek dışına konuşlandırıp, o gece gizlice Düzce'ye hareket edip şafak vakti baskın yaparak ayaklanmacıları hazırlıksız yakalıyordu. Bölgenin ileri gelen Kafkas kökenlilerinin tüm ricalarına rağmen Pşışawko Ethem Bey  Berzeg Sefer Bey'in birliğini de kısa bir sürede darmadağın etti. Kurulan mahkemede suçlu bulunmuş  Sefer Bey'i cezalandırmaması için her nedense(!) telgraf üzerine telgraf çekiliyordu Ankara'dan. 
Burada sorulması gereken şu;
1- "Ethem Bey vatan savunması açısından çok elzem bir amaç için altı ayda toplayamadığı 4.000 silahlı adamı Sefer Berzeg bir günde hangi kaynakla toplayabildi?
2-"Padişah yanlısı olarak ayaklanma çıkardığı iddia edilen Berzeg,  Kuvva-i Seyyarenin mahkeme heyeti tarafından yargılanırken, İstanbul dan hiç bir girişim olmuyor da, Ankara'nın etekleri neden tutuşuyor?"
Ethem Bey bundan pek bir anlam çıkaramamış olsa da, Berzeg Safer Beyi infaz etmekten imtina etmemişti. Bu Ankara'da büyük bir şok oluşturuyordu. Yine başarısız olunmuştu. Pşışawko Ethem Beye cepheden gelen haberler hiç hoş değildi. Yunan birliklerinin hareketlerinden, genel bir taarruza geçmeye hazırlanıyor olduğu anlaşılıyordu.  Bu çok vahim sonuçlar doğurabilirdi. Tabii ki bu Ankara'daki işbirlikçilerle organize bir durumdu. Pşışawko Ethem Bey'in daha kolay bir şekilde alt edilebilmesi için, tüm kuvvetini tek bir noktada kullanmasına mani olmak gerekliydi. Tamda öyle oldu. Kuvvetlerinin bir kısmını tedbir olarak Eskişehir'de bırakmak zorunda kaldı. Başkaları açısından onu ortadan kaldırmaktan daha önemli birşey olamazdı. Oradan da cepheye dönmesine engel olmak gerekiyordu.

Bu ayaklanmalar Ankara'ya karşı yapıldıysa, neden hiçbir ayaklanmacı HAİN(!) ilan edilmedi de, o ayaklanmaları bastıran Ethem Bey ve biraderleri 150 liklerin en başına yazıldı?

Hiç yorum yok:

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Subscribe Now: standard

Translate